KIRLANGIÇLARIN GÖÇÜ
Kara bir toz bulutu misali
Çöktü şehrimin üzerine hüzün
Ne bir ses veriyor kaldırımlar
Ne de bir kıvılcım çakıyor gülüşün
Güneşe pusu mu kurdu düşler
Bir ışıltı göstermiyor artık yüzün
Bir yanım kal diyor sus!
Bekle ve sabret!
Göm düşlerini karanlığa
Bir yanım kalk diyor haykır!
Oysa bilmiyorlar…
İçimde binbir kanatlı kırlangıçlar göç ediyor
Atlas renkli yarınlarıma…
Soldu mu doğanın rengi
Neyin nesidir bu kasvet
Savrukluğuma çarpan rüzgarlar,
Bir selam getirmiyor artık…
Ruhumu çalkalayan dalgalar,
Yön vermiyor çıtası kırılmış yelkenlime
Yağmurlar gri yağıyor şafaklarıma
Suskunluğum huzur vermiyor artık…
Oysa çocukken huzur verirdi
Toprak kokulu sarhoş yağmurlar
Sıcak battaniyeye sarardım umutlarımı
Ekmek arasıydı hayallerim
Küçük ve yalın…
Küçük bir vefasızlık ya da kalp kırıklığı
Nasıl da koparıp atıyor bir anda hayattan
Her defasında nasıl da kanıyorum
Aldatacağını bile bile masum bir gülüşe
Şimdi ne zaman huzur arasam
Yüreğim bir çocuğun yüreğine sığınmakta
Ne zaman susmaya çalışsam
Beynimde çığlıklar çağıldamakta
Ölüme ölesiye sevdalı
Yaşama bunca âşık olabilir mi insan?
Her gün ölüme açıp kapısını
Her gün aşkla yaşar mı hayatı…
Oysa bilmiyorlar…
İçimde binbir kanatlı kırlangıçlar göç ediyor
Oysa bilmiyorlar…
Hayaller bitiyor…
Aşklar bitiyor…